Televizyon dünyasından hızla uzaklaştığım şu günlerde Kabasakal hepimize tiyatro bileti ayarladı. Sadece adı/varlığı yeter dediğim bir isim olan Zerrin Tekindor’u tekrar izlemek için oyun gününe kadar hiçbir fikrim olmadan bilet kontrolcünün önünde buldum kendimi. 3 perdelik oyunun yönetmeni Hira Tekindor. Daha önce kısa film yönetmenlikleri bulunan genç Tekindor’un ilk tiyatro yönetmenlik deneyimi. Oyunun 1986-1987 versiyonunda ise Çetin Tekindor rol alıyormuş. Yani böylece ailenin her ferdinin kariyerleri boyunca bu oyuna dokunuşları tamamlanmış oluyor.
1962 yılında Edward Albee’nin yazdığı oyunun diğer oyuncuları ise Tardu Flordun (George), Şükrü Özyıldız (Nick) ve Nilperi Şahinkaya (Honey). Oyun, orta yaşlı Martha (Zerrin Tekindor) ve George çiftinin evliliğindeki çöküntülere, evlerine misafir olan Nick ve karısı Honey’nin tanıklık etmesini konu ediyor. Ev sahibi karı kocanın kimi zaman hiddetli kimi zaman komik kimi zaman ise kırıcı aşk-nefret oyunları ve genç çiftin bu oyunlara dahil edildiği bir didişmeyle sahneleniyor. Oynadıkları oyunların ve eski defterlerin açılmasıyla da buruk bir iç dökme yaşanıyor.
Elizabeth Taylor’ın oynadığı film uyarlaması da olan oyun için Zerrin Tekindor’dan daha doğru bir isim olur muydu bilemiyorum. Bitmeyen enerjisi, kalitesi ve profesyonelliği ile oyunun her saniyesinde sizi oyunda tutmayı başarıyor. Özellikle kostümlerine bayıldım, zaten sonradan öğrendiğime göre de Gamze Saraçoğlu imzalıymış. Son zamanlarda yakından takip ettiğim tasarımcıların bir tanesi. Sahne dekorunun ise oyunun içeriğini fazlasıyla yansıtan ve daha fazlasını canlandırmanıza gerek bırakmayacak bir kıvamda hazırlandığını düşünüyorum.
Diğer oyunculara gelince, ben Tardu Flordun’u Zerrin Tekindor’un yanında çok etkileyici bulamadım, oyunculuğundan değil de rol ile bağdaştıramadığımdandır belki de. Şükrü Özyıldız ve Nilperi Şahinkaya ikilisinden ise Nilperi’yi daha etkileyici buldum. Özellikle 2. ve 3. perdedeki sahneleri oldukça sahiciydi. Şükrü Özyıldız ise heyecanını en az saklayabilen karakterdi, belki de diğerlerinden daha az tecrübeli olduğundandır.
Her şeye rağmen canlı emek izlemek her zaman nefesimi kesen aktivitelerden biri olmuştur. Özellikle de böyle büyük projelerde. Üstelik hafta içi olmasına rağmen salonları kapalı gişe görmek de insanın içindeki umudu arttırıcı, somut bir kanıt oluyor.
İstanbullu kıymetini bilsin ama tiyatrolarda gezsin diyelim. 🙂
Di mi? Yoksa herkesin buraya ususmesinin ne anlami var:) umarim oyun oraya yakin bir yerlere de gelir
Tardu Flordun ve canlandırdığı karakter oyunda beni en cok etkileyen karakterdi.nasil yani anlamadım?adam dokturmus resmen.lafa bak:)
Cansu Hanim merhaba, sizin etkilenmis olmaniz herkesin etkilenecegi anlamina gelmiyor maalesef. Ben kendi fikirlerimi paylasiyorum burada sadece:) Saygilar