New York’ta olmanın en güzel yanı New York’ta ilk defa bulunmuyor olmak. Eğer bu sayfaya düşmüş olmanızın amacı New York’ta yapılması gereken ilk 10 atraksiyon, görülmesi gereken en önemli yerler gibi turistik listeleri bulmak ise şu anda sağ üst köşedeki çarpı işaretine basarak derhal burayı terkedebilirsiniz. Yoksa zaman kaybedeceksiniz:)
Ben bu sefer gitmeden önce sosyal medyanın nimetlerini daha farklı kullanıp, turistik sayfalarda çok yer almayan mekanlar, restaurantlardan bir yapılacaklar listesi oluşturdum kendime. Listeyi bu sefer de tamamlayamadım ama nasıl olsa New York her zaman gitmek için iyi bir destinasyon, yine yolum düşer diye umuyorum.
Bu sayfadaki yazıları okuyanlar bilir; hiçbir zaman damak zevkim konusunda iddialı olmadım ama sıradanlıktan uzak mekanları görmek, alışveriş kaçamaklarını bulmak önceliğim olmaya başladığından beri turist olma özelliklerim de değişti.
İşte New York’ta yemek yemek için birkaç öneri:
Bubby’s Pie Bar / Tribeca
Kahvaltı/brunch için mutlaka deneyin. Lezzetler bizim damak tadımıza çok uygun. Oldukça popüler olan mekana özellikle haftasonu gitmeye kalktıysanız dakikalarca sıra beklemeniz gerekebiliyor. Stres yapmayın, beklerken kahvenizi sipariş edin ve yudumlamaya başlayıp midenizi kahvaltıya hazırlayın. Zaten sofrayı donatıp hem gözünüzü hem de karınınızı doyuracak bir menü olduğunu garanti ediyorum. Benim favorim Huevos Rancheros oldu. Bizim menemenize benzer bir omlet, siyah fasulye ve yeşil pirinçten oluşan sağlıklı bir tercih.
Mekan çok büyük sayılmaz, buna rağmen masalar büyük gruplar için de uygun. Dekorasyonda kullanılan yumuşak renklerle, masa ve duvarların malzemelerinden kaynaklanan oldukça sıcak bir atmosfer sözkonusu.
Via Quadronno
Ünlü Tiramisu’sundan yemek için gittiğim Via Quadronno’daki 6 malzemeli sıcak paninilere bayıldım. Öğle yemeği saatine denk getirip tatlı öncesi midenizi şenlendirmek için çok iyi bir seçenek. Hem kahvaltı, hem tüm gün, hem de akşam yemeği için ayrı menüleri bulunuyor. Hareketli meydanlardan uzak sayılabilecek bir bölgede (upper east side) yer alan ufak mekan tam da New Yorker tarzını simgeliyor. Sokaktan görünüşü daracık bir cafe izlenimi verse de masalar arka tarafta toplanmış durumda. Amatör ruha sahip görünen mekanın servisi ise gerçekten profesyonel düzeyde.
Gelelim ünlü tatlımıza. Aslında bildiğimiz görünümlü tiramisu’ları ile ünlü olsalar da biz iki kişilik olan ve görüntüsüyle bizi cezbeden Venedik usulü Tiramisu’yu tercih ettik. Oval bir servis tabağının bir tarafında kahve, bir tarafında krema ve kendi tatlınızı kendiniz yapın diye yanlarına eklenmiş 6 adet kedi dili bisküviden oluşuyor. Bisküvilerinizi önce kahveyle ıslatıp tabağınıza alıyorsunuz. Sonra üzerine kremadan sürüp afiyetle yiyorsunuz. Gerçekten atraksiyonu kadar lezzeti ile de çekici bir tatlı deneyimi idi.
Spice
Acı yemeyi sevdiğimden baharatlı Uzakdoğu mutfağı, denemekten hep keyif aldığım yemekleri barındırıyor. Spice, lezzetlerinin keskinliğini yansıtan kırmızı ve karanlık dekorasyonu ile akşam yemeği için, sonrasında içkinizi yudumlayarak demlenebileceğiniz ve müziklerin muhabbetinizi bölmediği düzeyiyle, gerçekten çok keyifli bir seçenek. Başlangıç için tercih ettiğimiz Walnet Shrimp (karamelize ceviz ve baharatlı mayonez sos ile servis edilen karides) Türkiye’de benzerleri denenenlerin çok üzerinde bir lezzete sahipti. Ana yemek için ise benim tercihim ananaslı tavuk ve kızarmış pilav oldu. Şarabımın yanına yakışır lezzette ve oldukça doyurucu bir porsiyon büyüklüğündeydi.
Kelley and Ping
Soho’da alışverinize ara verdiğiniz zaman yemek yemek için tercih edebileceğiniz ve yine uzakdoğu mutfağının temsilcilerinden olan Kelley and Ping turistlerden ziyade lokallerin tercih ettiği cafe’lerden bir tanesi. Yüksek tavanlı mekan bu sebeple oldukça ferah, merkezi olması ve menüsünün çeşitliliği de oldukça cazip hale getirmiş. Wokta pişen yemeklerden çorbalara, noodle’lardan salatalara sağlıklı tercihleri ile menüsünü ön plana çıkıyor. Tatilin ikinci haftasının sonuna doğru gittiğimden, Amerika kıtasındaki posiyonların büyüklükleri de gözönünde bulundurulduğunda tercihimi salatadan yana kullanıyorum 🙂 Sizin için farkeder mi bilemiyorum ama selfservis ile hizmet veriyorlar.
Hızlı Atıştırmalıklar:
New York’a giden herkese Shake Shack’te burger yemesi tavsiye edilir. Zaten artık Türkiye’de de açıldığı için siz bu sefer değişiklik yapın ve hızlı burger için Five Guys‘ı tercih edin. Açıldığı günden beri çeşitli yeme-içme dergileri tarafından kazandıkları sıralama ödülleri var. Fast food tarzı burger için iyi bir seçim.
Sokaktaki bar masalarında ya da içeride ayakta yemeye razıyım, dilim pizza ile ara öğün yapmak istiyorum diyebileceğiniz mekan ise ünlü Spider Man filminde de görmüş olabileceğiniz Joe’s Pizza. O kadar çok müşterisi var ki pizzalar sürekli fırından yeni çıkmış ve sıcak servis ediliyor. Aman diliniz yanmasın, dikkat edin.
230 Fifth Rooftop Lounge
Daha önce New York’a gittiniz ve Empire State ya da Rockefeller binalarının tepesine çıkıp Manhattan manzarasını zaten seyrettiniz. Eğer benim gibi tam akşamüstü vakitlerini denk getiremeyip hem gündüz hem gece manzarasının keyfini çıkaramadıysanız bu durumda size daha keyifli bir seçenek öneriyorum: 230 Fifth Rooftop Lounge. Bu sefer Empire State’e karşı oturup hem manzaranın tadını çıkarmak hem de akşamüstü içkinizi yudumlamak için daha ideali düşünülemezdi. Hem teras katı hem de kapalı ayrı bir katı olduğu için 4 mevsim uygun mekanlardan bir tanesi.
Gösteri: Sleep No More
New York, Broadway show’ları ile ünlü. Phantom of the Opera, Lion King ve daha niceleri. Her gidişinizde bir gösteri izleseniz yine de listenin tamamlanması zor. Ancak bu müzikallere alternatif ya da ek olarak düşünülebilecek başka bir oyun var: Sleep No More. 4 katlı bir otelin sahne olarak kullanıldığı ve izleyicilerin interaktif olarak bu otelin içinde oyuncuları takip ederek izlediği bir gösteri. Hangi oyuncuyu takip etmeye karar verirseniz (ki en çok Macbeth’i takip etmeniz öneriliyor) oyunun izlediğiniz bölümü buna göre değişiyor, muhakkak birden fazla kere gitmek gerekir ancak nadiren NY’a seyahat ediyorsanız ve tekrarı için şansınız az ise internetteki ipuçlarını okuyup kimleri takip ederseniz hikayeyi daha iyi anlayacağınız ile ilgili yorumları bulacaksınız. Ama çok farklı bir deneyim olduğu kesin. İzleyicilerin oyun boyunca maske ile dolaştığı ve konuşmalarının yasak olduğu vu muhakkak rahat bir ayakkabı ile gitmelerini önerdiğim bir tecrübe.
Alışveriş:
Konu New York olunca alışveriş ile ilgili tavsiyelere çok gerek yok aslında. Belli başlı outlet’lerde aradığınız tüm markaları uygun fiyatlarla bulabilirsiniz. Ancak outlet’ler şehir dışında ve siz merkezden uzaklaşmak istemiyorsanız bu durumda bakabileceğiniz bazı mağazalar ve takip etmeniz gereken yöntemler var. Gitmeden önce internette “sample sale” diye arattığınızda hangi mağazalarda sizin orada bulunacağınız günlere özel indirim olacağını bilerek program yapabilirsiniz. Dünyaca ünlü markaların mağazalarında bile outlet fiyatları ile karşılaşacaksınız. Hemen hemen her sezonda, her mağazada (genelde arka bölümlerde yer alıyor) indirim reyonları bulunuyor, buraları da mutlaka kontrol etmenizi tavsiye ederim. Century 21 gibi şehir merkezindeki çok katlı mağazalar ise yine dünya markalarında özellikle çok uygun fiyata güneş gözlüğü, ayakkabı ve kıyafet bulabileceğiniz noktalar. Finans bölgesindeki mağazası ise en büyüğü.
Gördüğünüz gibi bu yazı, daha önce Central Park’ta çimenlere yayılmış, Brooklyn Köprüsü’nü yürüyerek geçmiş, Times Square’de ekranlarda kendi görüntüsünü aramış, Grand Central Station’da filmlere atıfta bulunacak pozlar vermiş, Broadway müzikallerini izlemiş, Özgürlük Anıtı’nı ziyaret etmek için saatlerce feribot sırası beklemiş, Borsa binasının önünde kahvesi ile poz vermiş, Boğa Heykelinin boynuna sarılmış, İkiz Kuleler’in ardında kalanlara bakıp hüzünlenmek gibi daha birçok aktiviteyi deneyimlemiş biraz da New Yorker’ların yaşam tarzına daha yakından dokunmak isteyen kişiler için kaleme alınmıştır. Bu kişiler için de New York’a seyahatin kaçıncı kere ya da kaç gün kalınacağı hiçbir zaman akla gelen sorulardan olmamıştır. New York her zaman gitmek için güzel bir seçenektir…
Henuz Avrupa kitasi disina cikamamis olsam da sayfanin sag ustundeki carpi isaretine tiklamak yerine okumayi yegledim 🙂 Sadece New York degil Amerika’nin her sehri ben bircok insan icin iyi fikir olsa gerek. Dunya’ya siyaset bir tarafa sanat, sinema, teknoloji gibi her alanda hukmeden bu ulkeye kim gitmek istemez ki. Ben de istiyorum ama henuz Avrupa kitasi disina cikamadim 🙂 Ucak ile bu devirde hersey mumkun de bu Amerika 15 saati bile geciyormus 🙂 Ama bir gun insallah gidecegim. Newyork Amerika denince Los Angeles’dan sonra aklima gelen 2. sehir. Izledigim Amerikan dizilerinin, filmlerinin cogunun Los Angeles’da geciyor olmasindan mi bilmiyorum Los Angeles tam bir eglence, aksiyon sehri ve bir gun Amerika’ya gidersem ugramak isteyecegim 1. sehir olarak beynimde yer edinmis.. 2. ise New York tabi ki. Aklima gelen ilk sey bircogu gibi Ozgurluk Aniti ve is dunyasinin kalbinin attigi sehir olmasi. Yazdiklarin bu sehrin kafamdaki imajini daha da eglenceli hale getirdi 🙂
LA ayri bir guzel ama NY benim icin bir baska. Umarim ikisini de gorme firsatin olur en kisa zamanda…